CEM KARACA ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ
Cem Karaca, Türkiye’ de 1960’lı yıllarda yeşeren pop ve rock müziğin en önemli figürlerinden biridir. Söz konusu on yılın başlarında, müzik ortamı çoğu kez icra ağırlıklıydı. Birkaç topluluk, Batı’da gitgide yaygınlaşan pop müzik hareketlerinin temsilciliğini üstlenmişti. İngilizce ağırlıklı olmak üzere, birçok dilden parça, sarkıcı ve topluluklar tarafından yorumlanıyordu. Birçok önemli caz, soul, kalipso vs. türkülerdi müzikte yaptıkları. Gerçek anlamda bir ‘pop müzik’ kimliği henüz oluşmamıştır. Çünkü, bu oluşumun gerçekleşmesi için icradan bir adım ileri gitmek gerekiyordu.
Bunun yanında, bir de arajman müzik olgusu ön plana çıktı. Fecri Ebcioğlu, 1962′ de ilk kez yabancı dilde yazılmış parçalara Türkçe sözler taşıdı. Bunun bir evrim olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu. Ancak, sonuçta yeni bir müzikal deney ve yaratıcılıktan söz etmek güç. Bu yeni boyut, uzun yıllar sürecek ‘arajman’ müziğinin kapılarını açmıştı. Cem Karaca’nında içinde bulunduğu çizgi, arajman hareketine bir tepki olarak belirdi. Kendi müziklerini kendileri yapan, şarkı sözlerini bir şiirden alan ya da yazan bir akımdı. Pop’un yanında, o yıllarda büyüyen Rock müziğinin etki alanında gezindiler. Müzikal altyapı, batı müziği formlarına yaslanıyordu. Bunun yanında, sanatçılar kendi coğrafyalarının kokularını gerek bestelerinde gerek şarkı sözlerinde geliştirmeye başladılar.
Bu devinimdeki önemli öğelerden biri, Anadolu ezgi ve Halk müziğinin karakteristik yanlarını gündemlerindeki müziğe taşımak oldu. Pop ve Rock’ un müzikal alt yapısına dokunmadan; söyledikleri parçalara folklorik renkler taşımaya başladılar. Cem Karaca, bu süreçte ilginç arayışların peşine düşen nadir sanatçılardan biriydi.
Cem Karaca’da, her kentli müzisyeni gibi yabancı dilde şarkılar söyleyerek attı ilk adımını. ‘Dinamikler‘ ve ‘Jaguarlar‘ gibi amatör gruplarda müzik yapmaya başladı. Daha sonra yer aldığı Gökçen Kaynatan Orkestrası oldu. Bu Cem Karaca’nın arayış döneminin ilk adımlarıydı.
Sanatçının profesyonel dönemi ‘Apaşlar‘ grubunun şarkıcılığını üstlenerek başladı. O yıllarda önemli sıçramalar yapma olanağı sağlayan büyük yarışmalar vardı. Bunlardan en önemli iki tanesi; Hürriyet Gazetesi’ nin düzenlediği ‘Altın Mikrofon‘la Milliyet’in düzenlediği ‘Liseler Arası Hafif Batı Müziği Yarışması’ydı. . Cem Karaca ve grubu ‘Apaşlar’ 1967’de ‘Emrah‘ adlı parçalarıyla ‘Altın Mikrofon’dan derece aldılar. Bu başarı Cem Karaca ve Apaşlar’ı kısa sürede tüm ülkenin en çok sevilen gruplarından biri yaptı. Cem Karaca’ nın Apaşlar’la birlikte yaptığı müzikte, söz konusu yenilik iki kanalda gelişim gösterdi. Bir yanda, pop müziğin evrensel formlarına bağlı; ama bu formları güzel şarkı sözleriyle buluşturan hitleri çıktı ortaya. Örneğin ‘Resimdeki Gözyaşları‘ bu dönemin en önemli örneklerinden biri. Cem Karaca Müziğinin ikinci kanalı ise, ‘Emrah’la birlikte başlayan, Anadolu ezgilerinin pop ve rock ile buluştuğu boyuttu. Bazı parçaların şarkı sözlerinde toplumcu göndermelere rastlanmaya başlandı. İnsan olmanın getirdiği değerlere ve her tür toplumsal baskıya duygu dolu tepkilere rastladık. Türkiye’ de yeşeren pop müziğe anlamlı bir çehre taşımaya başladılar. Anadolu turneleri büyük ilgi gördü. ‘Karacaoğlan’ ve ‘Dadaloğlu’ gibi toplumcu kimliği olan halk ozanlarının müzikleri yeni ve farklı bir yorumla kentli müzikseverlere taşındı. Cem Karaca, halkın nabzını yakalayan bir duyarlılığın peşindeydi. Epey de yol kat etti bu dönem.
Cem Karaca 1969 yılında Apaşlar’dan ayrıldı. Basçı Seyhan Karabay’la birlikte Kardaşlar Grubunu kurdu. Artık, kendisinin de yaratıcılarından biri olduğu, ‘Anadolu Pop‘ adlı müzik türü belirgin bir biçimde ön plana çıkmıştı. Bu tarz içinde sayısız şarkıcı ve topluluk ilgi görmeye başladı. Her ekip kendine özgü bir arayışın peşindeydi. Folklorik motifler adım adım pop ve rock müzik formlarıyla buluşup; ortaya ilginç bir sentez çıktı. Cem Karaca ve Kardaşlar bu dönem önemli bir çizgiyi sembolize ettiler. Sanatçının toplumcu kimliği detaylı bir biçimde ortaya çıkmaya başladı. ‘Lümüne‘ ve ‘Dadaloğlu’ gibi parçalar dikkat çekiciydi. Gençlik hareketlerinin hızla büyüdüğü bir dönemde bu toplumsal değer yargıları hızla değişmekte ve yeni özgürlük talepleri aktif bir siyasi mücadeleyle bütünleşmekteydi. Artık, müziğin ‘Güzel Sanat’ olmaktan öte bir işlevi de vardı. Müziğin kendisi ve estetik kriterlerinden ödün verilmemeliydi. Ancak, işlenen temalarda, insani değerlere yönelik saldırılara karşı durmak için son derece elverişli bir dönem yaşanmaktaydı. Cem Karaca, bu boyuta enine boyuna sahip çıkan tek pop müzisyeni oldu o dönem. 12 Mart döneminin baskıcı atmosferine karşı duran nadir gruplardan biriydi. Cem Karaca ve Kardaşlar’ ın yaptıkları müziğe tam anlamıyla ‘politik’ bir kimlik yüklemek zor. Ancak, o dönemin toplumsal ruhunu kavramış bir müzisyenin kendine özgü bir politika geliştirmesi kaçınılmazdı. Bu noktada, Cem Karaca, çok az sanatçının üstlenebildiği bir misyona sahip çıktı.
Kardaşlar dönemi, 1972′ de noktalandı. Cem Karaca, bu yıl Anadolu Pop çizgisinin bir başka önemli grubu olan Moğollar‘ la buluştu. Moğollar ile iki yıl kadar süren serüvende, daha yaygın bir üne kavuştu. Hızlı devinen ve yeni bir biçim kazanan kent kültürünün nabzını yakalayan şarkılar yazdı. Müziğinde epik temalar ciddi ölçüde belirleyici oldu. Kırdan kente göçün yarattığı değerler çatışmasına nabız olan parçalar yazdı. Bu düzenin artık bir biçimiyle önemli toplumsal değişimler yaşadığına inandı ve farklı bir düzen ve kültür için önemli uğraşlara girişti. Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıp müziğiyle, bu devinimin öncülüğünü üstlenmek istedi. Bu serüvenin önemli noktası, Karaca’nın müzikaliteden ödün vermemesi oldu. Moğollar’la birlikte çıkardığı ‘Namus Belası‘, ‘İhtarname‘, ‘Gurbet‘ te politik söylem ön plana çıkmaya başladı. Pop’ tan çok bir rock ruhuyla bütünleştirdi dünya görüşünü. Bu albümden sonra Moğollar’dan ayrılıp Dervişan adlı grubu kurdu. Bu grupla devam eden dönemin, sanatçının en radikal müzik yolculuğu olduğu söylenebilir. ‘Tamirci Çırağı‘, ‘Kavga‘, ‘1 Mayıs‘ ya da ‘Beni siz delirttiniz‘ bu dönemde altını çizdiğimiz yalnızca birkaç parça. Çalışmalarının neredeyse tümünde, bu bozuk düzene karşı kavgaya davet edip durdu dinleyenleri. Politik baskıların dorukta olduğu bir dönemde yapıldı bu çalışmalar. O dönem, değindiğimiz politik çizgiyi sürdüren başka müzisyenler de vardı. Ancak bir bütünlük içinde düşündüğümüzde, müzikal açıdan en önemli misyonu Cem Karaca’ nın üstlendiği kesin.
Sanatçı Dervişan’ dan sonra kısa bir dönem Edirdahan grubunu kurdu. Aynı tutum, bu grupla vardığı tek albüm olan ‘Safinaz’ da da belirleyici oldu. Albüme adını veren 18 dakikalık parçada; içinde yaşanılan düzenin ve değer yargılarının insan nasıl aşağılayıcı bir işleve sahip olduğunun ana ipuçlarını yakaladık. Bu parça, Türkiye’ nin belki de ilk rock operasıydı. Tamamen epik temalarla bezeli bir müzikaldi bu parça. Albümün ikinci yüzünde ise; Ahmet Arif ve Nazım Hikmet’in iki ünlü uzun şiirini bestelemişti Cem Karaca.
Uğraşılarına yönelik yoğun baskılar sonucu, Cem Karaca 1979′ da Almanya’ ya gitti. Müzikle ilgili uğraşılarını bu ülkede sürdürdü. Ülkenin önemli orkestralarıyla parçalarını yorumladı. Yeni bestelere imzasını attı. Sanatçı, 1987 yılında Türkiye’ ye geri döndü. Gelişi çeşitli spekülasyonlara neden oldu. Politik çizgisindeki yumuşama ve bazı önemli değişimler, bazı kesimlerin Karaca’ ya bakışını etkiledi. Ancak, sanatçı, müzik ruhundan fazla ödün vermedi. İzlediği temalarla toplumsal tavır sıkça dikkat çekti. ‘Merhaba Gençlik’, ‘Töre’, ‘Yiyin Efendiler’ ve Nerde Kalmıştık’ gibi albümler çıkardı. Bazı albümleri Moğollar’ın Cahit Berkay‘ı ve Dervişan’ın Uğur Dikmen‘ iyle birlikte yaptı.
Artık bugün Türkiye’ de farklı bir toplumsal ortam yaşanıyordu. Bu ortam, baskı ve sömürünün durduğu anlamına gelmiyor. Yalnızca bu düzenin çehresinin değiştiği söylenebilir. Yalnız Cem Karaca’nın 1970’li yıllardaki radikal tutumu; yerini artık daha toleranslı bir kimliğe bıraktı. Bunun nedenlerini sorgulamak kaset içine hazırlanan bir yazının konusu değil. Yaşanan toplumsal nabzın ve yeni liberal ideolojinin birçok birey gibi Cem Karaca’ yı da etkilediği açık. Bunun yanında, vurgulamamız gereken konu; sanatçının ürünler düzeyinde yaptıklarının belirleyici olmasıdır. Cem Karaca, bugünlerde, müziğiyle henüz büyük bir çıkış yapmadı. Ama son dönem albümlerinden gerçekte başarılı parçalara sıkça rastladık. Yaptığı müzik, günümüzün pop müzik furyasına pek bulaşmıyor. Bu sanatçınn yine dekendi için söyleyeceği bazı sözlerinin bulunduğunun ipuçlarını veriyor. Tüm bu geleceğe yönelik beklentilerimize rağmen; Cem Karaca’ nın pop ve rock müzik tarihimizde önemli bir figürü oluşturduğunu inkar edemeyiz. Bu kasette olduğu gibi birçok önemli parçası geçen uzun yıllara rağmen yıpranmıyor ve büyük bir dirençle kalıcılığa doğru yürüyor. Cem Karaca bir şarkıcı ce besteci olarak çalışmalarını henüz noktalamadı. Kendini emekliye ayırmadı. Bu bile, sanatçının müzikle olan hayati bağının ne denli sağlam ve yapıcı olduğunun göstergesi.
16 / 11 / 1994 Orhan Kahyaoğlu ( Cemaz-ül-Evvel kasedinin kapak yazısı )